Yakın zamana kadar mitolojik bir varlık olarak kabul edilen denizatı, diğer sualtı canlılarından çok başka özellikler taşıyor:
Eş değiştirmeyen denizatları, erkeği hamile kalan tek canlı türü...
Ve üreme öncesi, eşler birbirinin etrafında saatler boyu dans ediyor!..
Onlara isim olarak Hippo-campus uygun görülmüş:
Hippos (at) ve Campus (kurt ya da tırtıl)...
At kafasına benzeyen bir başı, uzayarak hortum biçimini almış burnu, küçük ağzı, birbirinden bağımsız hareket eden gözleri, kemik plakalarla kaplı vücudu, öne kıvrılan kavrayıcı kuyruğu ve yüzgeçleriyle denizatları, diğer balık türlerinden çok farklı bir canlı türü olarak de- nizlerde yaşamını sürdürüyor.
Onu diğer türlerden farklı kılan bir başka özelliği de göz yapısı: Gözleri birbirinden bağımsız hareket etme özelliğine sahip.Ayrıca denizatları kendilerini av olmaktan kurtarmak için bukalemunlardan daha iyi renk değiştirebiliyor. Fakat denizde yaşamalarına rağmen çok da iyi bir yüzücü değiller. Denizde dikine doğru yüzen ve yüzme konusunda pek becerikli olamayan denizat- ları, bu yüzden, genelde kıyı- lara yakın bölgelerde yaşıyor.
35 civarında türü olan ve boylan 2 ile 35 cm. arasında değişen bu hayvanlar küçük karides ve diğer kabuklularla besleniyor.
Hamile erkekler!
Denizatları yalnızca ilginç fiziki özellikleriyle değil, erkekleri hamile kalan tek canlı grubu olma özelliğiyle de adeta doğanın diğer canlılara ilginç bir şakası olarak değerlendiriliyor. Denizatları gece çiftleşiyor ve bu çiftleşmeler mevsim boyunca devam ediyor. Denizatlarının erkeği, dişisinden aldığı yumurtaları saklayabileceği bir kuluçka kesesine sahip. Dişi bir denizatı, erkeğinin kesesine bir defada 1500 yumurta bırakabiliyor. Ayrıca önemli bir nokta da; çiftleşmenin başarılı olması için ikisinin de aynı boyda olmasının gerektiği... Aksi halde yumurtalar dışarıya dağılıyor.Erkek denizatı, dişiden aldığı yumurtaları hem kendi vücudunda saklıyor, hem de onları döllüyor. Embriyo, kuluçka kesesinde bulunan kılcal damarlarla besleniyor.
Türlerine göre denizatlarının hamilelik süresi 10-42 gün arasında değişiyor. Döllenmeden sonra kuluçka kesesinin içi deniz suyuna benzeyerek yavruyu doğumdan sonra yaşayacağı ortama hazırlıyor. Erkek denizatı, gövdesini büküp yavruyu kuluçka kesesinden dışarı atarak doğumu gerçekleştiriyor.
Denizatı yavrusu 7-11 mm. boyunda ve yetişkinlerin küçük bir kopyası olarak doğuyor.
Erkeğin, yavruları kesesinde taşıması ve onların gelişmesine bir dişi memeli gibi katkıda bulunması, erkeklik rolü konusunda bir kuşkuya yol açmıyor. Çünkü erkek denizatı tıpkı diğer türlerin erkeklerinde olduğu gibi sperm üretiyor. Dişi denizatının ovipozitör adı verilen bir organ yardımıyla kuluçka kesesine bıraktığı yumurtaları erkek denizatı kendi kesesinin içindeyken döllüyor. Erkek denizatları da dişileri kendine çekebilmek için diğer erkeklerle yarışıyor. Her iki cinsiyet de eş bulmak için uğraşıyor, ancak yapılan gözlemler, erkeğin hamile kalmaya kararlı olduğunu ve daha etkin davranışlar sergilediğini gösteriyor.
Erkeğin hamilelik süresi boyunca dişi her sabah eşini ziyaret ediyor. Bu ziyaretler ve selamlaşma davranışları, dişiye eşinin doğum zamanı hakkında fikir veriyor. Bu zaman içinde dişi denizatı yeni bir yumurtlama için hazırlanıyor. Erkek de doğum sonrası yeniden hamile kalmak için sabırsızlanmaya başlıyor. Boş kuluçka kesesini dişiye göstererek yeni yumurtaları almak için hazır olduğunu belli ediyor. Bazen birkaç saniye, bazen de günlerce süren yeni bir çiftleşmeden sonra dişi, yumurtaları erkeğin kesesine bırakıyor. Bazı türlerde kuluçka kesesi bulunmadığından, yumurtalar doğrudan erkeğin karın kısmına yapıştırılıyor ve gelişmelerini burada sürdürüyor.
Tekeşliler
Denizatlarının erkekleri de, dişileri de biz insanlara parmak ısırtacak derecede birbirlerine bağlı. Onları ancak ölüm ya da bir fırtına sonucu birbirlerini kaybetmeleri ayırıyor. Fırtınayla açıklara sürüklenen denizatları çoğunlukla bitkinlikten ölüyor. Kanadalı Zoolog Dr.Amanda Vincent denizatları üzerine yaptığı uzun ve ayrıntılı araştırma sonucunda şaşırtıcı sonuçlara ulaşmış.
Vincent denizatlarının tekeşliliğini ve birbirlerine bağlılıklarını, yavaş hareket eden canlılar olduklarından yeni bir eş bulmanın onlar için hem zaman, hem de enerji kaybına yol açmasına bağlıyor. Denizatları, balıklar arasında tekeşli olarak bilinen tek örnek.
Denizatları dünyada çok yaygın olarak bulunuyor. Tropik ve ılıman suları seçen denizatları yaygın olmalarına karşın hiçbir bölgede çok sayıda bulunmuyor. Türlerin çoğuna Batı Atlantik ve Pasifik'in Hindistan kıyılarında rastlanıyor. En iyi tanımlanmış türler ise Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya'da bulunanlar.
Kuzey Avrupa sularında iki türü var: Hippocampus hippocampus ve Hippocampus ranulosus. Ayrıca Kuzey ispanya, Akdeniz ve Karadeniz'de de yaygınlar. Türkiye'de ise 18 türün bulunduğu saptanmış. Bunlardan en çok tanınanları; Syngnathus (deniz iğnesi), Nerophis ophidion ve Hippocampus guttulatus.
Denizatları kara ile denizin birleşimindeki sığ sularda yaşadığından, insana oldukça yakın bir konumda bulunuyor. Bu yüzden de insanın kötüye kullanımıyla çok sık karşı karşıya kalıyor. "Trade Records Analysis of Flora and Fauna in Commerce" adlı kuruluş tarafından yapılan bir araştırma, denizatlarının varlığının tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor. Tehlikedeki Türler Raporu'nun Amanda Vincent tarafından hazırlanan "Uluslararası Denizatı Ticareti" başlıklı bölümünde, dünyada Ekvator'dan Avustralya'ya kadar 32 ülkede ölü ya da canlı denizatı ticareti yapıldığı ileri sürülüyor. En büyük denizatı alıcıları Hong Kong ve Tayvan. En büyük satıcılar ise yıllık 1,5 milyon tane (4000 kg.) ile Hindistan, Filipinler, Tayland ve Vietnam. Dünya çapında ticaret ise yılda 20 milyon denizatını buluyor.
Akvaryumda ölüyorlar!
Denizatının ticari açıdan bu kadar çekici olmasının nedeni, Japonya ve Kore'de geleneksel ilaçlarda kullanılmaları. Denizatları 18. yüzyıla kadar Avrupa'da da ilaç yapımında kullanılıyordu. Uzakdoğulular bu ilaçların astım gibi solunum yolu hastalıklarına ve iktidarsızlık gibi cinsel işlev bozukluklarına iyi geldiğine inanıyor. Ancak, bu geleneksel inanış bilimsel olarak kanıtlanmış değil.
Ayrıca denizatları süs eşyası olarak da büyük ilgi görüyor. Daha çok büyük ve açık renkli olanların tercih edildiği Hong Kong'da kilosunun bin doların üzerinde olması, denizatlarının geleceğinin ne kadar karanlık olduğunu gösteriyor.
Tatlı ve tuzlu sularda yaşayan değişik türleri olan denizatları, akvaryum tutkunlarının vazgeçemediği canlı türlerinden. Kanada, Almanya, Hollanda ve İngiltere gibi ülkelerde denizatları akvaryumda beslemek ve süs eşyası olarak kullanmak için aranıyor. Fakat bilim adamları, denizatlarının akvaryumlarda yaşayamadığını belirtiyor. Akvaryumda yaşamaları için uygun ortamın yaratılması neredeyse imkânsız olduğundan, ömürleri çok kısa oluyor. Bu narin yaratıkları, vücut yapıları parazit, bakteri ve mantarlara karşı oldukça dayanıksız olduğu için kolayca hastalanıyorlar.Bilim adamlarının uyarıları üzerine bazı ülkelerde koruma altına alınmasına rağmen yapılan araştırmalar, denizatı nüfusunda ciddi bir azalma olduğunu ortaya koyuyor. Eğer çok sıkı tedbirler alınmazsa, ne yazık ki, Bengay kaplanlarının akıbeti onları da bekliyor.
http://www.denizce.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder