22 Ekim 2007 Pazartesi

NOA VII


Length overall: 158ft (48.2m)

Beam: 28ft (8.7m)

Draft: 10ft (3.0m)

Number of guests: 10/12

Number of crew: 10

Built: 1997 by De Vries BV, Holland

Engines: 2 x 905 hp Caterpillar

Cruising speed: about 12.5 knots

Communications equipment: satcom (telephone/telefax/email)cellular telephones ·

· Watersports equipment:·

19.7ft (6.0m) Nouvrania with 220 hp inboard engine·

15ft (4.6m) Nouvrania with 80 hp outboard engine·

2 x 2 man Kawasaki WaveRunner·

2 x kayaks, windsurfer, wakeboard·

waterskis & tows·

fishing gear·

snorkelling gear·

mountain bikes·


· Audio/Visual equipment: · TV & DVD· satellite television (in restricted areas)· stereo music systems · · Other equipment:· jacuzzi dip pool · barbecue

DJANGO-TOO


Length: 24.80 Meters (81.4 feet)

Beam: 6.10 Meters (20.0 feet)

Draft: 2.80 Meters (9.2 feet)

Rig: SloopNumber of crew: 4

Built: 1991

Naval architect: JACQUES FAUROUX

Flag: Luxembourg

Hull construction: Aluminium

Air conditioning


Engines: 1 x 290 hp CAT

Cruising speed: 10

Fuel Consumption: 25 Litres/Hr

14 Ekim 2007 Pazar

Akdeniz Fokları


Neden yok oluyorlar?
Akdeniz'in en önemli kültür mirası nedir diye sorsalar, aklınıza "Akdeniz foku demek" gelir mi? Oysa foklar Akdeniz besin ağının en tepesinde olmaları nedeniyle sağlıklı bir Akdeniz ekosisteminin simgeleri durumundalar. Bu nedenle onların korunması gerçekten çok önemli.

Foklar son 100 yıla kadar İtalya'dan Cezayir'e tüm Akdeniz kıyılarında yaşarken günümüzde yalnızca ülkemiz, Yunanistan kıyıları ve Afrika'nın kuzeybatı sahillerine sıkışmış vaziyetteler ve yok olma tehlikesi yaşıyorlar.İşte bu yazıda yok olma nedenlerini bulacaksınız.

Bunlardan ilki ağır habitat kayıplarıdır. Doğal yapılarını korumuş sakin koylar Akdeniz foklarının habitatlarıdır. Türkiye'de bu tür yerlerin sayısı gittikçe azalıyor. Yol, yazlık ve turistik tesis yapımı yüzünden sahiller doğallıklarını ve sakinliklerini kaybediyor, Akdeniz fokları da buraları terk ediyor. Akdeniz fokları insan aktivitesinden uzakta yaşar. Kayalık ve dalgalı yerlerde kendilerine saklanacak bir yer bulurlar. Ve buraları kimsenin malı değildir, kamuya aittir. Fakat Türkiye'de bu tür yerler satılabildiği veya kiralanabildiği için, Akdeniz foklarının son ümitleri de bitiyor.

İkinci nedense yasak ve fazla avlanma. Foklar besinlerini tamamen denizden sağlarlar. Yıllardır süregelen yasak ve fazla avlanmaların (yasak şekillerde yapılan trol, trata, gırgır ve zaten yasak olan dinamitleme, zıpkınla/ışıkla avlanma) sonucunda balık stokları büyük bir gerileme gösteriyor.

Dolayısıyla bunun acısını hem foklar (ve besin zincirinin üstlerindeki diğer benzer hayvanlar) hem de küçük ölçekli balıkçılar çekiyor: Foklar aç kalıyor ve balıkçılar da geçimlerini sağlamakta zorlanıyorlar. Bu soruna bir çözüm getirilmezse, foklar (ve benzeri hayvanlar) yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve bizler de balığı çok yüksek fiyattan bulabileceğiz. Balığın tükendiği zamanlar bile olacaktır. Bu da deniz ekosisteminin çöküşü anlamına gelir.

Üçüncü neden kasıtlı öldürmeler. Balık stoklarındaki azalma nedeniyle, aynı sularda avlanan foklarla balıkçılar arasındaki rekabet iyice şiddetleniyor ve gelirleri gayet düşük olan küçük ölçekli balıkçılar, fokların neden olduğu en küçük zarara bile büyük tepki gösteriyor. Sabırları tükenince de, balıkçılar fokları vurmakta tereddüt etmiyorlar. Bu durumda kimi suçlayabiliriz; balıkçıları mı, fokları mı? Hiç birini. Aslında bu sorunun altında yatan gerçek neden yasak ve fazla avlanma üzerindeki kontrol yetersizliğidir.

Fok mağaralarına turistik gezilerse dördüncü bir neden. Fokların yaşadıkları (yavrularını doğurdukları, dinlendikleri ve beslendikleri) yerler denizden girişi olan mağaralardır.
Son yıllarda fok mağaralarına turistik geziler düzenleniyor. Bazıları da dalgıçların yol açtığı rahatsızlıklar nedeniyle foklar tarafından terk ediliyor. Yasak olmasına karşın; Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kaş ve Alanya'daki birçok dalış şirketi fok mağaralarına turlar düzenliyor.

Ve son neden de deniz ve sahil kirliliği. Denizlerin ve özellikle fok habitatlarının kirliliği nedeniyle foklar buraları ya çok az kullanıyor ya da tamamen terk ediyorlar. Bu sorun sularımızda pek yaygın olmamasına rağmen potansiyel bir tehdit. Bununla birlikte foklarda çok az miktarda "ağır metal birikimi" saptanmıştır. Yine de kirlilik, ilk üç sorun kadar önemli değildir.

www.afag.org sitesinden derlenmiştir. www.denizce.com

Hamsiye Elveda

Deniz Araştırmaları Vakfı `nın raporuna göre, küresel ısınmaya bağlı olarak denizlerimizde başta hamsi ve alabalık olmak üzere birçok tür yok olacak.

Türkiye sularındaki yaşamı araştırmak, tanıtmak ve korumak amacıyla bir grup bilim adamı ve deniz sektöründe çalışanlar tarafından 11 yıl önce İstanbul `da kurulan Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV ), küresel ısınmaya bağlı olarak denizlerimizde meydana gelebilecek değişiklikler hakkında bir rapor hazırladı.

İşte rapordaki ürküten öngörüler:
Bozulan atmosferik ritim ile Ege , Akdeniz ve Karadeniz `de çok farklı bir rüzgar ve akıntı sistemi ortaya çıkacak. Bazı limanlarda ulaşım aksayacak. Adalara ulaşım aksayacak, deniz ortamı kara alanından daha riskli bir hal alacak. Tüm kıyı illerimizdeki balıkçılık, turizm gibi ticari faaliyetleri ciddi zarar görecek. Denizde avlanmaya büyük darbe vurulacak. Deniz seviyesi yükseleceği için, deniz kaplumbağası (caretta) ve diğer türler tehlike altına girecek. Planktonlarla beslenen Hamsi ve Çaça gibi balıklar, önümüzde yıllarda Marmara ve Karadeniz `de yok olacak. Karadeniz `de Akdenizleşmenin hızlanması ve birçok yeni türün bu denize girmesi, önümüzdeki yıllarda daha da artacak. Yüzyıllardır avlanan hamsinin yerine başka balıklar avlanacak. Mersin balığı ve alabalık başta olmak üzere çok sayıda balık türü, küresel ısınmaya yenik düşecek.


Tolga ATAR / İSTANBUL
Bugün

Karadeniz Yunusları Tehdit Altında



Kirlilik ve Aşırı Avcılık Karadeniz`de Yunusları Tehdit Ediyor!
Ev sahipliğini Türkiye`nin yaptığı Karadeniz Komisyonu`ndan yapılan açıklamaya göre Karadeniz gemi trafiği açısından en yoğun denizler arasında bulunuyor.
Karadeniz`de balık nesli gemilerden ve kıyıdaki yerleşim bölgelerinden kaynaklanan çöpler, diğer karasal kirlilik kaynakları ve aşırı avcılık nedeniyle ciddi bir tehlike altında.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP ) tarafından yürütülen Karadeniz Ekosisteminin İyileştirilmesi Projesinin (BSERP) desteğiyle Karadeniz Komisyonu tarafından organize edilen 31 Ekim Uluslararası Karadeniz Etkinlik Gününün onbirinci yılı bu sene yine Türkiye ile birlikte Karadeniz `e kıyısı olan tüm ülkelerde eş zamanlı olarak kutlanacak.
Uluslararası Karadeniz Etkinlik Gününün bu seneki teması yunuslar olarak belirlendi. 2007 tüm dünyada Yunus Yılı olarak kutlanıyor.
Karadeniz`i çevreleyen Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye ve Ukrayna , 21 Nisan 1992 tarihinde Karadeniz`in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesini (Bükreş Sözleşmesi) ve 31 Ekim 1996 tarihinde de Karadeniz Stratejik Eylem Planını imzalayarak Karadeniz`in korunması için ortak hareket etme kararı aldı.
1996 yılından beri her sene 31 Ekim tarihi Karadeniz ülkeleri tarafından "Uluslararası Karadeniz Etkinlik Günü" olarak kutlanıyor. Bu sene onbirinci yılı kutlanacak olan Uluslararası Karadeniz Etkinlik Günü BSERP`in desteği ile Karadeniz Komisyonu tarafından organize ediliyor.Bükreş Sözleşmesinin hayata geçirilmesi için her ülkeden birer temsilcinin katılımıyla kurulan Karadeniz Komisyonu Daimi Sekreteryası`nın merkezi İstanbul`da bulunuyor.
Ev sahipliğini Türkiye`nin yaptığı Karadeniz Komisyonu`ndan yapılan açıklamaya göre Karadeniz gemi trafiği açısından en yoğun denizler arasında bulunuyor. Karadeniz`de balık nesli gemilerden ve kıyıdaki yerleşim bölgelerinden kaynaklanan çöpler, diğer karasal kirlilik kaynakları ve aşırı avcılık nedeniyle ciddi bir tehlike altında.
Karadeniz`in sağlığının göstergesi sayılan yunuslar da kirlilik, yoğun balıkçılık aktiviteleri, yaşam alanlarının bozulması ve av yasağının kaldırılması için talepler gibi tehditlerle karşı karşıya. Her sene onlarca yunus denizde terkedilen balıkçı ağlarına dolanarak boğuluyor.
Yunus avı uluslararası anlaşmalarla tüm Karadeniz`de yasaklanmış olmasına rağmen, yunuslar bazı balıkçılar tarafından diğer balık türlerindeki azalmanın nedeni olarak görülerek popülasyonun azalması için av yasağının kaldırılması isteniyor. Oysa Karadeniz`de yunusların bolluğu ekosistemin sağlıklı olduğuna dair olumlu bir sinyal.
Bu sene Uluslararası Karadeniz Etkinlik Günü kapsamında Bulgaristan , Gürcistan , Romanya , Rusya , Türkiye ve Ukrayna `da gerçekleştirilecek aktivitelerde verilecek mesajlarla, Karadeniz`deki balık rezervlerinin azalmasının asıl nedeninin kirlilik ve kontrolsüz balıkçılık aktiviteleri olduğu anlatılmak isteniyor.
Stratejik Eylem Planı`nın imzalanmasının üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen halkın büyük çoğunluğu gerekli kararların alınması ve bunların uygulanması sürecinde etkili değil. Bu durum, Karadeniz ekosistemini korumak için yapılan çalışmalarda ülkeler için çok ciddi engel oluşturuyor.
Karadeniz Komisyonu Daimi Sekreteryası İcra Direktörü Ahmet Kıdeyş konuyla ilgili olarak şöyle dedi :Tuna Nehri ile Karadeniz`e ulaşan kirlilik alınan önlemler sonucunda son yillarda azaldı.
Ancak kirlilik bu deniz için hala büyük bir sorun. Yunuslar olduğu sürece Karadeniz `de sağlıklı bir yaşam var demektir. Yunuslar , Karadeniz `deki balıkların azalmasının esas nedeni değil. Sağlıklı bir deniz için av yasaklarına uyalım.

Turk.internet.com

7 Ekim 2007 Pazar

İşaret Fişekleri


PARAŞÜTLÜ İŞARET FİŞEĞİ
300 M. YÜKSEĞE ÇIKAR, 40 SN. YANAR, 30 000 KANDİL GÜCÜNDEDİR.25 MM.
KIRMIZI FİŞEK
115 M. YÜKSEĞE ÇIKAR, 8 SN. YANAR, 35 000 KANDİL GÜCÜNDEDİR.12 KALİBRE KIRMIZI FİŞEK75 M. YÜKSEĞE ÇIKAR, 6 SN. YANAR, 15 000 KANDİL GÜCÜNDEDİR.
EL MAYTABI
BAŞ SEVİYESİNDE , 60 SN. YANAR, 10 000 KANDİL GÜCÜNDEDİR.
Not: Farklı üretici firmaların ürünleri arasınada kandil güçleri ve yanma süreleri arasınada ufak farklar bulunmaktadır. Yukardaki tabloda SOLAS’a uygun ortalama değerler verilmiştir.
TUNÇ TOKAY
Eğitmen / Uzak Yol Güverte Zabiti

6 Ekim 2007 Cumartesi

Dalış Hastalıkları

KULAK KANALI SIKIŞMASI:
Suyun kulak kanalına girme yolu bulamadığı; kulak kiri, kulak tıkacı gibi durumlarda görülür. Derine iniş sırasında “vakum” oluşur ve kulak zarı dışa doğru kanala çöker. Kanalın yumuşak dokusu da çökecektir. Kulakta ağrı, akıntı ve kanama olabilir. Zarda ise kanama ve yırtılma ortaya çıkabilir. Yırtılmayla birlikte basınç dengelendiği için ağrı bir miktar azalacaktır.
Ancak orta kulağa geçen soğuk suyun etkisiyle baş dönmesi, yön duygusu bozukluğu, bulantı, kusma ortaya çıkabilir. Bu durumda dalgıç bir an durmalı, gözlerini kapatmalı baş dönmesinin geçmesini beklemeli (bu sırada inişe son vermiş olmalı ya da dipte olmalı.) sonra da paniğe kapılmadan kurallara uygun olarak çıkış yapmalıdır.
Tedavi olarak hafif olgularda kulak düzelene kadar dalmamak, yüzmemek, kulağı kuru tutmak ve bazen de ağrı kesici ilaçlar yeterli olurken; ağır durumlarda akıntı, kanama, zar yırtılması vb sözkonusu ise bir kulak burun boğaz uzmanına görünülmelidir.Böyle durumlarla karşılaşmamak için dalgıçlar sezon öncesi muayenesinde kulak kirleri varsa temizletmeli; kulak tıkacıyla dalmamalı, suyun kulaklarına rahatça girdiğinden emin olmalı ve hepsinden önemlisi dalış sırasında kulakta ağrı oluştuğunda hemen inişe son vermeli; ağrının geçtiği yere kadar yükselip kulak eşitlemesi yaparak dalmayı denemeli eğer başarılı olamıyor ve ağrı oluşuyorsa dalışa son vermelidir.

ORTA KULAK SIKIŞMASI:
Kulak barotravmalarının en sık rastlanan tipidir. Dalma sırasında artan dış basıncın östaki borusu ile orta kulağa hava gönderilerek karşılanamadığı; hızlı iniş, soğuk algınlığı, alerjik rinit gibi östaki borusunun şişen çevre dokulara bağlı tıkandığı durumlarda görülür. Önce kulakta dolgunluk hissi oluşur, daha sonra ağrı ortaya çıkar. Kulak zarında ödem, kanama oluşur. Eğer inişe devam edilirse zarda yırtılma meydana gelir. Yırtılma olunca daha önce de söylediğimiz gibi ağrıda bir azalma olur.
Fakat soğuk suyun girişine bağlı olarak baş dönmesi, yön duygusu bozukluğu, bulantı, kusma görülebilir. Bu durumda paniğe kapılmadan baş dönmesi geçinceye kadar bir miktar beklenir ve daha sonra kurallara uygun olarak yavaş bir şekilde çıkış yapılır. Tedavi olarak hafif durumlarda 3–7 gün kadar dalışa ara vermek yeterli iken, ağrı veya çınlaması şiddetli olan, kulakta kanaması olan veya zar yırtılmasından şüphelenilen durumlarda bir K.B.B uzmanına danışılmalıdır.Bu gibi durumlardan korunmak için iniş esnasında sık aralıklarla valsalva (ağız ve burun delikleri kapalı iken burundan hava vermeye çalışmak) manevrasıyla basınç dengelenmelidir.
Yoksa basınç farkı 120 cm H2O’ya çıkarsa östaki borusunda blok oluşur ve açılmaz. İniş esnasın da ağrı olduğunda inişe son vererek ağrının geçtiği yere kadar yükselip tekrar basınç dengelemesi yaparak dalınmalı eğer dengeleme yapılamıyor ve ağrı oluşuyorsa dalışa son verilmelidir. Tecrübeli dalgıçlar kulak eşitlemesini kulakta dolgunluk hissi oluşmadan ya da oluştuğu ilk anda yaparak bu problemi çözerler.

İÇ KULAK SIKIŞMASI:
Orta kulakta dengeleme yapmadan yapılan hızlı iniş ve dengeleme yapmak için yapılan şiddetli valsalva manevrası yol açar. Hızla yapılan iniş kulak zarı ve orta kulakta bulunan kemikçiklerin içeri çökmesi oval pencerenin de içeri çökmesi ve bu esnada yapılan şiddetli valsalva manevrası kafa içi basıncı artırarak oval veya yuvarlak pencereden perilenf (sıvı) fistülüne yol açabilir. Yuvarlak ve oval pencere rüptürü ani başlangıçlıdır ve yukarı çıkmakla geçmeyen şiddetli baş dönmesi, çınlama, kulakta dolgunluk hissi vardır. Duyusal sinirsel işitme kaybı oluşabilir. Aksi kanıtlanmadıkça baş dönmesi ve duyusal, sinirsel işitme kaybı iç kulak barotravmasını gösterir.
Tedavide yeniden dalıştan uzak durmalı ve K.B.B. uzmanına danışılmalıdır. Korunmak için hızlı iniş ve zorlu valsalva manevrasından kaçınmak ve kulağın dengelenmediği durumlarda yükselerek yeniden dengelemeye çalışmak ve iniş esnasında sık dengeleme yapmak gerekir.

ALTERNOBARİK VERTİGO : ( vertigo =baş dönmesi)
Genelde yükselme, seyrek olarak iniş sırasında oluşur.( konu bütünlüğü açısından burada anlatılmıştır.). Orta kulaktaki dengelenmemiş basınç farklılıkları iç kulakta yuvarlak pencereyi etkileyerek alternobarik vertigoya yol açarlar. Ani geçici baş dönmesi ve yön duygusu bozukluğu ile kendisini gösterir. Yükselme sırasında bir veya her iki kulakta basıncı eşitleme yetersizliğine ikincil olarak geliştiği sanılmaktadır. İnişte ise kuvvetli bir valsalva manevrası sonrası gelişir. Geçici bir durum olmasına karşın bazen yüzeye çıkıldıktan sonra bile ( hatta günlerce) devam edebilir. Dekonjestan ilaçlar yardımcıdır.Korunmak için yavaş bir dalış orta kulak basıncını eşitlerken alternobarik vertigoyu önler.

SİNÜS SIKIŞMASI :
Sinus boşluğunun burna açıldığı deliğin çevre dokusunun enfeksiyon ve allerjik nedenlere bağlı tıkanması sonucunda gelişir . Tıkanma nedeniyle basınç farkı dengelenemez; hem iniş hem de çıkışta ağrı ve kanama görülür. Hem iniş hem de çıkış sırasında çok şiddetli ağrı oluşabilir. Bu durum inişde gerçekleşmişse dalışa devam etmemelidir. Çıkışta ise yavaş yavaş çıkılarak ve bekleyerek ağrı azaltılabilir. Ancak ağrının önemli ölçüde azalması genellikle kanamayla birlikte iltihabi sekresyonların atılımına bağlı sinüs deliğinin açılmasıyla mümkün olur. Bu durumdan korunmak için sinüzit, soğuk algınlığı, gibi hastalıklara karşı koruma tedbirlerini almak ayrıca dekonjestan ilaçları kullanmak sayılabilir. Ayrıca çok şiddetli ağrısı ve durmayan kanaması olanların özellikle bir K.B.B. uzmanına görünmeleri gereklidir.

AKCİĞER SIKIŞMASI:
Akciğer sıkışması özellikle nefesle dalışlarda bazen de kazaya bağlı olarak istem dışı bir şekilde hızla derine inen dalgıçlarda da görülebilir. Rezidüel ciğer hacmi nefes alış veriş esnasında kullanılmayan hacimdir. İşte dalış esnasında bir kere reziduel hacme ulaşıldı mı; basınçta daha fazla bir artış göğüs kafesinde negatif bir basınca yol açar. Bu atardamar ve toplardamarlarda biriken kanla kompanse edilmeye çalışılır. Ancak basınç daha da artacak olursa akciğer dokusunda hasarlanma; ödem ve kanama olur.

Türkiye'de rafting yapılan nehirler

Türkiye'nin her bölgesinde rafting için elverişli nehirler bulunmaktadır.
Özellikle Köprüçay, Dalaman çayı, Alara çayı, Dim Çayı, Çoruh Nehri, Melen çayı, Eşen çayı, Manavgat çayı, Zamantı çayı, Fırtına Deresi, Maçka, Tortum ve Barhal çayı bunların en bilinenleridir.